Ayşe Ateş: Ne yazık ki Sinan Ateş’in sokak ortasında canice katledilmesinin üzerini kapatmak isteyen
Ayşe Ateş: Ne yazık ki Sinan Ateş’in sokak ortasında canice katledilmesinin üzerini kapatmak isteyen, kapatamasa da elindeki gücü kullanarak suçluların cezasını hafifletmeyi amaçlayan, Allah’ın verdiği mühleti kendi zaferi zannetme gafletine düşmüş zalimler var.
Bunların insanlığı ayağa, vicdanı işportaya düşmüş durumda. Gerçeği bütün çıplaklığıyla bilmelerine rağmen yalan yumağıyla yerlerde debelenip duruyorlar.
Yaşadığımız acı tecrübelerden ve içinde bulunduğumuz mevcut durumdan yola çıkarak düşünürlerin “Adalet yok olursa ne insan hayatının değeri ne ahlak ne de refah kalır. Çünkü ahlaki nizamın kurulabilmesi, ülke refahının sağlanabilmesi, insan hayatının değerli olabilmesi ancak ve ancak adaletle mümkün kılınabilir.” sözlerinin altına sayısız imza atabiliriz.
Biliyoruz ki hukukun kuvveti azalırsa kuvvetlinin hukukunun hüküm süreceği, adalet küçülürse suçluların büyüyeceği bir gelecek bizi kucaklar. Adaletin güçsüzü ezdiği, güçlünün adaleti yönettiği bir distopyanın kapıları sonuna kadar açılır. Bu kapıyı kapatıp adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin adil olduğu bir coğrafyada nefes almak; adaletin kâinatın ruhu, insanlığın kutup yıldızı olduğu bir dünyada yaşamak ise bir ütopya olmaktan ziyade, hepimizin en tabii hakkı. Bu geleceği de el ele vererek, adaletsizliğe itiraz ederek, adaletsizliğin karşısında tek ses olarak inşa edebiliriz.
Eğer bu ülkede, adaletin bir gün herkese lazım olacağına değil, her an herkes için gerekli olduğuna inanan insanlar olmasaydı, Sinan Ateş’in sokak ortasında katledilmesihadisesi çoktan unutulmuş, üzeri örtülmüş olurdu. Narin’in vahşice katledilmesi bir gün konuşulmaz, Oğuz Murat Aci’nin adı duyulmaz, Yunus Emre Göçer’in ülke gündeminde esamesi okunmazdı.
Toplumun vicdanlı, bilinçli ve adaletli bu kesimini tarif için Balzac “Vicdanımız biz onu öldürmedikçe en mükemmel yargıçtır.” derken Malcolm X “Tarafsız değilim. Doğrunun peşindeyim, kimin söylediği fark etmez. Adaletin yanındayım, kimin için ya da kime karşı olduğu fark etmez.” Diye ekliyor.
Bütün bu düşünce ve niyetlerle “Sinanlar ölmesin, adalet yaşasın!” diye haykırarak 30 Eylül 2024 tarihinde Sincan’da bir kez daha zalimlerin karşısında olacağız.
Onların arzusu önce bizim adaletsizliği kabullenmemiz, sonra da kamuoyunun bu adaletsizlik karşısında duyarsızlaşarak sessizleşmesi. Çünkü kendi oyunlarını diledikleri gibi kurmalarının, yargıdaki ve emniyetteki güçlerini devreye sokup istedikleri neticeleri almalarının başka yolu yok.
Biz de vicdani adaletten yana büyük çoğunluk olarak, hırsları ve suçları insanlığının önüne geçmiş bir avuç suçlunun karşısında milleti, adaleti temsil etmeye, ayağa kaldırmaya devam edeceğiz. Her ne olursa olsun adalete güvenimiz tamdır. Hesaplar üstü ilahi tecelli yegâne sığınağımızdır.
Bu kapsamda, her adaletsizliğin karşısında insanlık onuruyla dimdik duran her bir vatandaşımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyor, bu memlekette adaletsizliğe uğrayan her kim varsa onlar adına kendilerine teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun.